Geleceğin hammaddesi bakıra talep artıyor
Bakır fiyatları, kısa süre öncesine kadar dünya pazarlarında yüksek seviyede bir değere sahip değildi. Fiyatı görece istikrarlı seyreden bakır, yatırımcılar için kayda değer bir önem arz etmiyordu.
Ancak bu durum, giderek değişmeye başladı. Bir ton bakırın fiyatı, Nisan ayından bu yana 10 bin dolar seviyesine ulaştı. Bu noktaya kadar, küresel ekonomik büyüme ile bakır talebi arasında istikrarlı bir eğilim mevcuttu. Ancak şimdi dünya çapında ekonomik büyüme ivme kaybederken, bakıra talep ise artıyor.
Önemli bir hammadde olan bakırın fiyatı, Londra’daki metal borsası London Metal Exchange’de 1 Mayıs’ta yüzde 1,7 artarak, ton başına 10 bin 33 buçuk dolara ulaştı. Bakırın fiyatı, Nisan 2022’den bu yana hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Bir yıl önce yani Mayıs 2023’te tonu sadece 8 bin 600’dü.
Bakıra neden ihtiyaç var?
Fosil yakıt bazlı enerji üretimini azaltmak, yalnızca ekonominin elektrikli hâle gelmesiyle mümkün ve bunu mümkün kılan elementin adı da bakır.
Zürih merkezli Earth Resource Investments’tan Joachim Berlebach, DW’ye verdiği mülakatta, “Bakır, başta elektrik iletkenliği olmak üzere, çeşitli fiziksel özelliklerinden ötürü, enerji dönüşümünün en önemli hammaddesi” diyor. Berlebach, “Eğer gerçekten fosil yakıtlardan kurtulmak istiyorsak, gelecek otuz yılda, insanlık tarihinde bugüne kadar kullanılan toplam bakır miktarı kadar bakıra ihtiyacımız olacak” diye konuşuyor.
Bank of America’da hammadde stratejisti olarak görev yapan Michael Widmer ise, Handelsblatt gazetesine yaptığı değerlendirmede, artan bakır fiyatlarını ekonominin karbondioksitten arınma sürecine bağlıyor. Widmer, “Bakır neredeyse her sektörde kullanılıyor ve bu nedenle bir iktisadi gösterge niteliğinde” diyor.
Trend öngörülemedi
Bir yandan bakıra talep artarken, arz da durağanlaşıyor hatta düşüyor – bu da fiyatları iyice yükseltiyor. Hammadde uzmanı Berlebach’a göre bu şaşırtıcı değil:”On yıldan fazla süredir maden ocaklarına gerekli yatırımlar yapılmadığından yeterince bakır madeni bulunmuyor”.
Yatırım yetersizliğinden Widmer de şikayetçi. Widmer, Uluslararası Enerji Ajansı’nın elde ettiği veriler ışığında, “2050’ye kadar yıllık bakır talebinin ne kadar yüksek olacağını tahmin etmenin mümkün” olduğunu söylüyor. Buna göre, yeni maden ocaklarına ne kadar yatırım yapmamız gerektiği aslında hesaplanabilir. Widmer, “Bu hesaplama, yılda en az 127 milyar dolar sonucunu veriyor. Ancak geçen yıl yapılan toplam yatırım, yalnızca 104 milyar dolar seviyesinde. 2012’den bu yana yatırımlar sürekli olarak azaldı” diye ekliyor.
Çevreci kaygılarla çelişen ihtiyaç
Berlebach, sorunun hızlı bir biçimde çözülemeyeceği görüşünde:
“Bakır fiyatları yükselmeye devam etse bile, üretim hızlı bir şekilde artırılamayacak. Çünkü ilk çiviyi çaktıktan üretime kadar, 15 yıl geçmesi gerekiyor.”
Öte yandan Widmer, yeni maden ocaklarının, “bakır madenciliği çevreyi kirlettiği için” sıklıkla toplumsal dirençle karşılaştığına dikkat çekiyor. Yaptığı değerlendirmede Güney Amerika örneğini veren Widmer, geçtiğimiz yıl madencilik şirketi First Quantum’un, Panama’nın bakır elde edilen en büyük maden ocağını kapatmak zorunda kaldığını söylüyor:
“Önce hükümet ile First Quantum arasında bir anlaşmazlık çıktı. Sonra buna yerel halkın protestoları eklendi. Sonunda hükümet maden ocağını kapadı ve bakırın pazara ulaşmayacağını da duyurdu.”
Almanya’da durum nasıl?
Cevher ve metaller söz konusu olduğunda, Almanya’da da aslında tüm yeraltı kaynaklarının mevcut olduğu ve bunların istenilse çıkarılabileceği yönünde bir izlenim hakim. Ancak Joachim Berlebach’a göre bu, gerçeği yansıtmıyor, zira Almanya’da bakır kazanımını kâr getirmiyor. Berlebach, Almanya’nın kaynaklarının görece yetersiz olduğunun da altını çiziyor.
Almanya’nın Güney Amerika ve Kongo’daki maden ocaklarına bağımlı olduğunu kaydeden uzman, Almanya’nın ithalat bağımlılığından kurtulup kurtulamayacağına dair sorumuzu ise çok açık bir biçimde yanıtlıyor: “Hayır!”
Ayrıca bakır her nereden gelirse gelsin, dijitalleşen dünyada ondan vazgeçmek imkansız:
“Elektrik iletim hatları için alüminyum kullanılabiliyor olabilir ancak örneğin, bir rüzgar türbini ya da elektrikli otomobilde olduğu gibi, bir endüktöre ihtiyacınız olduğunda, bakırdan kaçınmanız imkansız. Alüminyum, bakırın iletkenliğinin yalnızca yüzde 65’ini bünyesinde barındırıyor, kablolar aşırı kalın oluyor.”
Yüksek talep sürecek
Bank of America analisti Widmer, bakırdaki yüksek fiyat seviyesinin kalıcı olacağını öngörüyor. Widmer, kısa vadede bazı iniş çıkışlar olsa da, uzun vadede fiyatların yükseleceğini öngörüyor.
Widmer’e paralel olarak, fiyatların düşmeyeceğinden emin olan Berlebach, “Vadeli Piyasalar (Future Markets) şu anda fiyatların yükseleceğini öngörüyor. Maden işletmecilerindeki kıtlık, bugüne kadar görülmüş en yüksek seviyede” diyor. Buna paralel olarak, bakırın işlenmesi, bugün dibe vurmuş durumda.
Dünya genelinde bunlar yaşanırken, İskandinavya’da, dünyanın bakır ihtiyacını karşılamak için bir adım atılmak üzere. Norveç hükümeti, ülkenin uzun kıyılarının önünde deniz altı madenciliğine başlamak için kolları sıvamış durumda. 2023 yılının başında yapılan resmi açıklamada, Norveç sularında “kayda değer miktarda yeraltı kaynağı” mevcut olduğu ifade edilmişti. Bu kaynaklar arasında yalnızca çinko ve kobalt değil, bakır da bulunuyor. Burada bulunan bakırın bakıra olan küresel talebi doyurup doyurmayacağı ise, şu aşamada belirsizliğini koruyor.
DW Türkçe’ye sansürsüz nasıl erişebilirim?